Sex Hikayeleri

4 ay önce - Admin Ekledi - 1705 Kez Okundu

Yarak Hastası Ev Sahibim ve Bakire Kızı – Seks Hikaye

Yarak Hastası Ev Sahibim ve Bakire Kızı – Seks Hikaye

Merhaba, adım Tamer. 45 yaşındayım. 18 yıllık evliliğim karımın bitmek tükenmek bilmeyen kıskançlıkları sonucu bitince kendime Kadıköy’de sahile yakın bir ev kiraladım. Eski ama büyükçe bir daireydi. 8 daireli binada kiracı olarak benden başka kimse yoktu. Minimalist tarzda az, basit ve sade eşyalarla döşedim dairemi. Kızım ve oğlum annelerinin aklına uyarak benimle görüşmeme kararı almışlardı. Gelip gitmeyecekleri için fazla eşya almamın da gereği yoktu.

Ev sahibim hemen yan dairede oturan 70 yaşında bir kadındı. Cüce ve hiç evlenmemiş kızıyla oturuyordu. Yaşına rağmen süslü püslü giyinip makyaj yapan kokona bir kadındı Aliye Hanım. Orta boylu, hafif kilolu ama yediğine içtiğine dikkat eden, kendine bakan bir kadındı. Her sabah yürüyüşe çıkıyordu. Boyalı sarı saçları her zaman yapılı, yüzünden makyajı eksik olmayan, derin göğüs dekolteli kıyafetler giymekten çekinmeyen bir kadındı. 70 yaşında olmasına rağmen zaman zaman sarkık ve büyük memelerine, kırışık ama tüysüz bacaklarına bakmadan edemiyordum.

Kızı İclal cüceydi. Aliye Hanım kızının küçüklüğünde geçirdiği bir hastalık nedeniyle kısa kaldığını söylemiş, aynı zamanda halasına çektiğini eklemişti. İclal’i çok görmüyordum. Sürekli evde olan dışarıya pek çıkmayan birisiydi.

Gelenim gidenim olmadığı için bazı akşamlar Aliye Hanım kapımı çalıp yaptığı yemeklerden birer tabak getiriyordu. Sürekli mahcup ediyordu beni. Bazen de evine davet ediyordu, ama gitmeye çekiniyordum. Onun yerine ufak tefek hediyeler ya da mutfak malzemeleri alıp veriyordum kendisine.

Ancak bir akşam, “Tamer Bey, benim bu kız kimseyle konuşup görüşmüyor, insan yüzü görmüyor. Sabahtan akşama kadar evde kitap okuyor. Depresyona girecek diye korkuyorum. Sen İstanbul terbiyesi almış eğitimli kültürlü adamsın. Bizim de senin gibi gelenimiz gidenimiz yok. Sen biraz şuna görün, onun dilinden sen anlarsın. Onunla arkadaş ol, ben anlatamıyorum ona. Kızıyor bana sürekli!” deyince daha fazla gitmemezlik edemeyeceğimi anladım. Aliye Hanım çaresiz bir anne olarak benden yardım istiyordu. Yarın akşam geleceğime dair söz verdiğimde çok sevindi.

Ertesi akşam bir çikolata yaptırıp zillerine bastım. Aliye Hanım hazırlık yapmış, sofrayı donatmıştı. Aynı zamanda kendisi de hazırlanmış özenerek giyinmişti. Gümüş rengi, derin V yakalı parlak pullarla süslü kısa bir elbise vardı üstünde. Şişkin ve sarkık memelerinin derin bir vadiye benzeyen çatalı meydandaydı. Siyah parlak çoraplı bacakları ile çok hoş ve zarifti.

İclal görünmüyordu. Aliye Hanım, “Ben şunu çağırayım!” diyerek içeri geçerken büyük salonu gözledim. Karşı duvara dayalı büyük bir kitaplık vardı. Yüzlerce kitabın arasında Türk ve dünya klasikleri, araştırma, inceleme ve anı kitapları ile epeyce de şiir kitabı vardı. Aynı zamanda Aliye Hanımın rahmetli kocasından kalan epey de tıp kitabı vardı. Annesinin dediği gibi, İclal kitap kurduydu. Boyunun kısalığı nedeniyle içine kapanmış, kendini kitaplara vermişti.

Çerçeve içinde Aliye Hanımın rahmetli eşinin büyük resmi vardı duvarda. Kocasının doktor olduğunu söylemişti Aliye Hanım. Zaten benim oturduğum daire de daha önceden kocasının muayenehanesiymiş. Hatta zamanında iki daire arasında geçişi kolaylaştırmak için bir kapı açılmıştı ve halen duruyordu. Ama kapı kilitliydi.

Birkaç dakika sonra İclal annesinin arkasından salona geldi. Somurtuyordu, beni gördüğüne memnun olmadığı her halinden belliydi. Boyunun 1,30 olduğunu söylemişti annesi. Aliye Hanım ise 1,65 vardı. Ana kız arasındaki bu tezatlık garip bir görüntü yaratıyordu.

İclal, “Hoş geldiniz!” dedi kuru bir sesle. “Hoş bulduk!” dedim nazikçe. Annesinin özenli giyimine karşın İclal altına gri bir eşofman giymişti. Ama cüce olmasının verdiği bir sebeple midir bilmem beyaz askılı bir bluz vardı üstünde. Sutyeninin şeffaf askıları görünüyordu. Boyu cüce olsa da memeleri normal bir kadınınki gibiydi.

Sandalyenin üstüne kalın bir minder koyup oturdu. Annesi mutfağa geçerken sessiz kaldık. İclal gelmemden memnun olmamış gibi somurtmaya devam ediyor, annesinin hazırladığı mezelerden birer ikişer atıyordu ağzına. Siyah saçları omuzlarına dökülüyordu. Annesi 40 yaşında olduğunu söylemişti, ama boyunun kısalığı onu daha genç gösteriyordu.

Aliye Hanım elinde bir şişe şarapla geldi biraz sonra. Çok güzel bir sofra hazırlamış, kaliteli bir şarapla da bu sofrayı zenginleştirmişti. Şarabı açıp kadehlere koydum. Aliye Hanımın da desteğiyle İclal yavaş yavaş tutukluğunu atmaya ve konuşmaya başladı. Edebiyat fakültesini bitirmişti. Edebiyattan, resimden iyi anlıyordu. Ben reklam sektöründe metin yazarlığı yapıyordum, edebiyata ve kitaplara karşı benim de ilgim olduğundan konuşmamız zaman geçtikçe daha sıcak bir havaya büründü.

Gecenin sonunda ikinci şişe şarabı bitirmiş, İclal’le iyi bir sohbet arkadaşlığı kurmuştum. Bu durumdan en çok memnun olansa annesi Aliye Hanımdı. Hatta Aliye Hanım bunun verdiği mutluluk ve şarabın da etkisiyle yemeğin sonunda birkaç Türk Sanat Müziği şarkısı okudu.

O gecenin sonrasında İclal daireme gelip gitmeye başladı. Zengin caz ve klasik müzik koleksiyonum ilgisini çekmişti. Gelişlerinde askılı bluzlar, mini etekler ya da mini şortlar giyiyordu. Kısacık bacaklarını göstermekten çekinmiyordu. Minik bacakları ilgimi pek çekmese de gövdesine oranla büyük memeleri ilgi alanıma giriyordu. Annesi gibi derin göğüs dekoltesinden hoşlanıyordu o da. Ayrıca minik götü de çıkık ve kalkıktı.

Aliye Hanım daha da yakın davranmaya başlamıştı. Hafta sonları sabah yürüyüşlerini beraber yapmaya başlamıştık. Haftada birkaç akşam yemeklerimizi birlikte yiyorduk. Hatta koridordaki ara kapıyı da açmıştık, kilitli değildi. Evde olmadığım zamanlarda İclal daireme geçip müzik dinliyor, annesi de ufak tefek ev işlerimi halledip temizliğimi yapıyordu. Kiramı ödemeye devam ediyordum elbette, ama yan yana iki dairede tek bir hayat yaşanıyordu sanki. Karımın ve çocuklarımın boşluğunu Aliye Hanım ve İclal doldurmuştu.

Sıcak bir yaz akşamı onların evinde akşam yemeğindeydik. İclal rahatsız olduğu için sofradan erken kalktı. Aliye Hanım fısıltıyla, “Adet görüyor ya onun için!” dedi gülümseyerek. “Olabilir, kadınlık hali!” dediğimde elimi tutup, “Hiç cinsel hayatı olmadığı için adet dönemi sancılı geçiyor!” dedi. Kızı hakkında böyle konuşması tuhafıma gitti, ama başka bir tuhaflık da konuşmalarının arasında sık sık elimi tutmasıydı. Şarabın etkisiyle yaptığını düşünüyordum, ama aslında başka bir sebebi olduğunu anlamıştım.

70’lik ev sahibim kızının olmamasını fırsat bilip bana yazılıyordu. Yine derin göğüs dekolteli yeşil bir bluz vardı üstünde. Şişkin ve sarkık memelerini cömertçe sergiliyordu. Altına da diz üstü, kısa beyaz bir şort giymişti. Masaya ya da bana doğru eğildiğinde memelerinin çatalı daha da ortaya çıkıyor, altındaki siyah dantelli sutyeni görünüyordu.

Yoğun ve sıcak sohbetin ortasında amatör kaptanlık ehliyetimin olduğunu söylediğimde, “Kız sanat okulunda okuyordum. O zamanlar çıktığım bir çocuk vardı, denizciydi, o da senin gibi çok yakışıklıydı. Evlenme teklif etmişti, ama daha 17-18 yaşındaydım, çekindim. Anneciğime söyledim (O çocuk denizci, her limanda bir sevgili bırakır, ondan koca olmaz!) demişti. Sonra Amerika’ya yerleşti, orada kaldı. Bilmiyorum o zaman hata mı ettim acaba evlenmemekle. Fehmi ile de çok mutluyduk, ama insan bazen geçmişe bakıp acaba dediği oluyor!” dedi gülümseyerek. Bunları söylerken elimi sıkıca tutmuştu. Başparmağı ile de hafifçe okşuyordu elimi. Kadının niyeti bozduğunu anladım. Gözleri ile de süzüyordu beni. Aliye Hanım yetmiş yaşında azmıştı anlaşılan.

Yemek biterken Aliye Hanım İclal’e bakmaya gitti. Biraz sonra döndüğünde, “Uuu, bizimki kim bilir kaçıncı rüyasını görüyordur şimdi. Uyku hapı almış, böyle zamanlarda ilaç almadan yatamıyor!” dedi gülerek. Sofrayı toplamasına yardım ettim. Mutfakta bulaşıkları makineye koyarken tam önümde domalıverdi birden. Götünü sıkıca saran ince beyaz kumaş şortunun altında külot yok gibiydi. Teninin rengi açıkça görünüyordu. “Şunları koymasını da hiç beceremiyorum, İclal yapar ama benim elimden gelmez!” deyip duruyor, o halde durmaya devam ediyordu.

Bense mutfak tezgahına yaslanmış yaşlı ev sahibimin götünü kesiyordum. Bir dakika sonra doğruldu. Utanmaz bir gülümseme vardı yüzünde. Her şeyi bilinçli şekilde yapmıştı. Kalan birkaç parça çatal bıçağı da alacakken arkasına geçip belinden tuttum. O an sanki bunu beklemiyormuş gibi yapmacık bir şekilde “Ayy!” dedi korkuyla. Kırışıkların olduğu boynuna bir öpücük kondururken onu kollarımla sıkıca sardım. Ellerini ellerimin üzerine koyup öpmelerimden memnun kalmış bir eda ile boynunu sağa sola oynattı.

Boşandığımdan beri düzenli bir cinsel hayatım olmamıştı. 70 yaşında olsa da Aliye Hanım’ın kendine has bir çekiciliği, cazibesi vardı. Kadın kendini bana sunmak için hazırken benim onu geri çevirmem mantıksızdı. Fısıltıyla, “Altıma külot giymedim!” dediğinde, “Fark ettim!” dedim boynunu öpmeye devam ederken. “Senin için giymedim!” dedi bu kez ve “Senden hoşlanıyorum, ilk geldiğinden beri aklımdasın!” diye devam etti sözleri.

Karnındaki ellerimi yukarıya kaydırıp memelerini avuçladığımda, “Immm!” diye ufak bir inilti çıktı ağzından. Gözleri kapalıydı, dudaklarını ısırıyordu. Tam arkasına geçtim. Pantolonun altında sertleşen ve çıkıntı yapan yarağımı dolgun götüne dayadım. Yarağımı arkasında hissettiğinde memnuniyeti artarken götünü yapıştırdı iyice. İnce kumaşın altındaki külotsuz götünü hissediyordum. Yarağımı aşağı yukarı sürtüyordum. Ama ayaküstü devam etmeye niyetim yoktu.

“Işıkları kapat. Benim daireye geçelim, yatakta bekliyorum seni!” dedim ve geri çekildim. Geriye dönüp ellerimi tuttu. “Tamam, sen git, ben gelirim az sonra. İclal’i kontrol edeyim tekrar. Bir kazaya uğramayalım!” dedi gülümseyerek. “Tamam, bekliyorum!” diyerek ara kapıdan kendi daireme geçtim.

Yatak odasında yerde duran gece lambasını açtım. Soyunup girdim yatağa. 10 dakika kadar sonra ara kapının kapandığını duydum, saniyeler sonra Aliye Hanım karşımdaydı. Beyaz, kalçalarına inen askılı saten bir gecelik vardı üstünde sadece. Kapıyı yavaşça kapatıp karşıma geçti. Koynunda, kol ve bacaklarında yaşının getirdiği hafif kırışıklıklar vardı. Geceliğin altındaki sutyensiz memeleri aşağı doğru iyice sarkmıştı. Bunların dışında bir falsosu, eksiği yoktu kesinlikle.

“Nasılım?” diye sordu ellerini havaya kaldırıp bir balerin gibi etrafında dönerken. “Harikasın, hadi gel!” diyerek pikeyi açtım. Çıplak olduğumdan sertleşmiş yarağım açığa çıkmıştı. Bir elini ağzına götürüp, “Uuu, çok büyükmüş!” dedi hayretle. Gençliğimde spor yapmış, basketbol oynamıştım. 1,90 boyunda, 110 kilo ağırlığındaydım. Yarağım kalkık halde 21 cm geliyordu. “Tam kalkmamış hali bu!” dediğimde daha da şaşırdı.

“Hadi gel, durma orada!” dediğimde üstündeki geceliği çıkardı. Çırılçıplak haldeydi. Vücudu bembeyazdı. Sutyen izi az da olsa görünürken külot izi pek yoktu. Amının etrafı tertemizdi. Sarkık ve büyük am dudakları açık pembeydi, kararmamıştı. Yanıma uzandığında büyük memelerine aç bir kurt gibi saldırdım hemen. Büyük ağzımla onları ısırıyor, emiyordum. Pörsümüş, büyük meme uçlarını emdikçe bir pamuk gibi yumuşak olan memeleri ağzımı dolduruyordu. Meme uçları ve başları da tıpkı am dudakları gibi pembeydi.

Aliye Hanımın sağ eli alta kaydı. Kalkık yarağıma dokunduğunda, “Uuu, çok sert!” dedi şaşkınca. Eliyle yarağımı okşarken ben de memelerini vakumlamaya devam ediyordum. Az da olsa buruşmuş dudaklarını emmeye başladım az sonra. Aliye Hanım dudaktan öpüşme konusunda yaşından beklenmeyecek kadar iyiydi, yarağımı okşamasını da iyi biliyordu. Okşamaları yarağımı daha da kaldırıp sertleştirirken pembe dilini ağzımın içinde oynatıyordu.

“Nerden öğrendin bunları?” dedim geri çekilip. “Fehmi ile pørnø film izlerdik!” dediğinde şaşırdım. Fehmi ölen kocasıydı. “Hadi canım!” dediğimde, “Gerçekten. Fehmi Kadıköy’den pørnø dergiler, filmler getirirdi. Yaşımız ilerledikçe cinsel isteğimiz de artmaya başlamıştı. Beraber izler, orada gördüklerimizi yapmaya çalışırdık!” dedi. “Vaay Fehmi Beye bak sen!” dedim gülerek.

“Eee, dergiler, filmler duruyor mu, attın mı peki?” dediğimdeyse, “Duruyor, İclal görmesin diye sakladım hepsini, sonra senle beraber izleriz!” dedi olanca azgınlığıyla. Yeniden dudaklarımı öpmeye başladı. Bense bu kez sol elimi alta kaydırıp etli amını kavradım. Am dudaklarını okşadıkça Aliye Hanım zevke geliyor, bacaklarını ve kalçalarını sıkıyor, kasıyordu.

“Amın tertemiz, genç bir kızınki gibi!” dedim öpüşmemizin arasında. Eliyle narin şekilde okşamasına devam ediyordu yarağımı. Arada yumuşak, sarkık memelerini de öpmeden duramıyordum. Dudaklarımı hoyratça öpmekten yoruldu biraz sonra. Bunu fırsat bilip ayak ucuna kaydım. “Bacaklarını ayır!” dedim. Dizlerinden büktüğü bacaklarını açtı iki yana. Amı şimdi yalanmak için hazır haldeydi.

Dilimi çıkarıp am dudaklarını yalamaya başladığımda Aliye Hanımın aldığı zevk saliseler içinde katlandı. İniltiler çıkıyordu ağzından. Kalçalarını kavrayıp amını emiyordum tıpkı memeleri gibi. Amının sarkık etli dudakları bir lastik gibi uzuyordu onları vakumladığımda. Ellerimle ayırdım amını. Dilimi içine soktum. İçi fırın gibiydi, henüz ıslanmamıştı, yaşından dolayı belki de ıslanmıyordu, ama zevk almasına yetiyordu. Amının içi kızarıyordu yalamalarımla beraber. Kendimi kaybetmiş gibi saldırmıştım kadının amına. Isırıyor, emiyor, yalıyordum durmadan.

Yarağım amına girmek için hazır hale gelmişti. Doğruldum dizlerimin üstünde. İyice büyümüş ve kalınlaşmış yarağımı kökünden kavrayıp salladığımda, Aliye Hanımın yüzünde zevkin yanı sıra endişe de belirmişti. “Yavaşça sok!” dedi fısıltıyla. “Tamam aşkım!” dedim ve ardından yarağımı tükürükledim. Büyük kafasını amına sürttüm önce, amının dudakları yaprak gibi titriyordu. Yavaşça bastırmaya başladım. Aliye Hanımın amı önce açılmayıp yarağımı geri iter gibi oldu, ama sonra kapılarını sonuna kadar açtı. Yarağım yavaş yavaş amına girip gözden kaybolmaya başlarken Aliye Hanımın gözleri büyüyor, dudakları titriyordu.

Yarısından fazlası içine girdiğinde bekledim bir süre. Sonra gidip gelmeye başladım. Yarağım amına girdikçe şişmiş, çıkıntı yapmıştı. Büyük dudakları yarağım gidip geldikçe açılıp kapanıyor, oynuyordu. Yumuşak, büyük ve sarkık memeleri her yöne doğru oynuyor, löpürdüyordu bu arada. Aliye Hanım zaman zaman başını kaldırıp bakmaya çalışıyor, yarağımın ne kadarını içine aldığını merak ediyordu.

Dizlerinin arkasından kavrayıp kaldırdım bacaklarını havaya. Yarağım daha fazla girip çıkar olmuştu amına. Aliye Hanımın korkulu gözlerinde zevkin pırıltıları görünüyordu şimdi. Açık pembe rujlu dudaklarını emiyor, yalıyordu. Sarkık memelerini kavramış, uçlarını emmeye çalışıyordu. Hareketlerim bir azalıp bir çoğalırken Aliye Hanımın amını delme işime devam ediyordum. Yıllardır içinde biriken pası yarağımla temizliyordum.

Birkaç sefer durup bekledim, ardındansa daha da derinlere sokmaya çalıştım. Ben ittirdikçe amı aynı güçle geriye itiyordu yarağımı. Ama amının ağzındaki genişlik içinde ilerledikçe darlığa dönüşmüş, amının derinleri bir bakireninki gibi zevk vermeye başlamıştı. Yarağımın kafasından tüm vücuduma zevk dalgaları yayılıyordu.

Bu zevki veren de 70 yaşındaki bir kadındı. Daha önce kendimden büyük bir kadınla beraber olmamıştım hiç. Birkaç arkadaşımdan bunun çok farklı bir deneyim olduğunu duymuş, ama inanmamıştım. Gerçekten de dedikleri gibi farklı ve inanılmaz bir deneyimi yaşıyordum. Her zaman çıtır kızlara ilgi duymuştum, ama yaşlı bir kadının da en az onlar kadar zevk verebileceğini öğreniyordum bu gece.

Zamanla Aliye Hanımın gittikçe şişen ve açılan amı yarağımı dibine kadar alır hale gelmişti. Bu anlarda ince pikeyi ağzına sokup ısırıyordu. Hafif bir acı ifadesi vardı yüzünde, ama zevkin doruklarında gezindiği asıl gerçekti. Bacaklarını omzuma attım ve biraz daha öne kaydım. Ellerimi serbest bırakarak belimi oynatmaya ve o şekilde sikmeye başladım. Aliye Hanım pikeyi dişleyip memelerini okşuyor, bazen de alta kaydırdığı eliyle amını ovalıyordu.

Yatakta kendine hakim olmasını bilen bir erkektim. Yıllarca karımı doyurmuş, ona zevkin en büyüklerini yaşatmıştım. Ama haset bir kadındı ve beni bıktırmıştı. Sonunda boşanma kararı almak zorunda kalmıştım. O da karşılık olarak benden yüklü bir nafaka ile tazminat alıp çocukları bana karşı doldurmuştu. Ama son zamanlarda birkaç defa arayıp görüşmek istemişti. Bense kabul etmemiştim.

Yavaşça kendimi geri çekip çıktım amından. Aliye Hanım boşaldığımı sandı, ama ben, “Daha değil, biraz da arkadan yapalım!” dedim. O an, “Ay onu alamam ben arkadan!” dedi korkuyla. Kendisini götünden sikeceğimi sanmıştı. Belki o da olacaktı, ama bu gece değildi. “Hayır, yanlış anladın. Domalmanı istedim, arkana geçip öyle yapmak istiyorum!” dediğimde, “Ay öyle söyle, korktum valla!” dedi gülerek. Sonra da yavaş hareketlerle dörtayak üstüne domaldı.

Arkasına geçip ayrık duran amına soktum yavaşça. Koca memeleri yatağa değiyordu. Yavaş yavaş gidip gelirken de sallanmaya başlamışlardı. Büyük ve buruşmuş göt yanaklarını avuçlamıştım. Yarağım yarısından fazla girip çıkıyordu amına. Aliye Hanımın platin sarısı saçlarını tutup çekiyordum ara sıra. Başını yana çevirip bakmaya çalışıyordu. “Girdi mi hepsi?” diye sorduğunda, “Yavaş yavaş giriyor, harika bir kadınsın sen!” dedim. Sözlerim onu mutlu ederken hafiften ıkınıp inliyordu.

Göt deliğinin ağzı da amı gibi tertemizdi. Kıl veya tüy yoktu hiç. Kadın bu yaşında kendine bakmasını iyi biliyordu. Götten sikiştiği belli değildi, ama en azından yarağımın kafasını içine alacağı muhakkaktı. Başparmaklarımla deliğin ağzına bastırıp ovalıyordum. Aliye Hanımın bundan keyif aldığını göt deliğinin büzüşüp genişlemesinden anladım. Ancak bu pozisyon, “Dizlerim ağrıdı, biraz duralım!” demesi ile sona erdi.

Yarağımı çıkardığımda sırtüstü uzandı. “Dizlerimde kireçlenme var biraz, üstünde duramıyorum!” dedi gülerek. Yarağımı kavrayıp salladım, amının sıvıları ile ıslanmıştı. “Ağzına alsana!” dediğimde dirseğinden destek alarak doğruldu. Sol eliyle kavradı yarağımı, taşaklarımı sıktı, kökünden kafasına kadar okşadı bir zaman. Sonra da ağzını kocaman açıp kafasını emmeye başladı. Kocasının getirdiği pørnø film ve dergilerden çok şey öğrenmişti belli ki. Yaşına rağmen usta bir saksocu gibiydi. Amından çıkardığım yarağımı emme konusunda herhangi bir beis görmemişti.

Yarağımı bu pozisyonda ağzına almakta zorluk çektiğini anlayınca ileri geri hareket etmeye başladım. Bu şekilde yarağım ağzına girip çıkmaya başlamıştı. Eğilip memelerini avuçladım, uçlarını sıktım. Aliye Hanımın pembe rujunun izleri yarağımda çıkmıştı. Ama amına yeniden girmek için sabırsızlanıyordum.

Bu kez ayağa kalktım. Yarağım kocaman kalın bir sopa gibi sallanıyordu. “Şöyle gel!” diyerek kalkmasına yardım ettim. Aliye Hanım omzuma geliyordu. “Kaç kilosun?” diye sordum. “60, niye sordun?” dedi şaşırarak. “Bak şimdi!” dedim ve dizlerinin altından tutarak kaldırdım havaya. “Ayyy!” diye küçük bir çığlık attı. “Korkma, tutuyorum ben!” dedim ve dudaklarından öptüm. Kalçalarından kavradım sıkıca. Aliye Hanım ellerini boynuma dolarken alttan yarağımı soktum amına. Geniş ve ayrık haldeki amına girmekte zorlanmadı yarağım.

Kucağımda olduğu halde sikmeye başladım. Yavaş yavaş kaldırıp indiriyordum onu. Benden 50 kilo hafifti, güçlü kollarımda tüy gibi kalıyordu. Götünü avuçlamıştım. Ayaklarını belime doladı daha rahat edebilmek için. Bir yandan da dudak dudağa ateşli bir öpüşme halindeydik. Yumuşak memeleri gövdelerimiz arasında sıkışmış ve iki yana doğru genişlemişti. İniltilerimiz artmış, odayı doldurmuştu. Aldığım zevkle Aliye Hanımı daha hızlı indirip kaldırmaya başlamıştım. Kucağımda zıplatıyordum onu. Bu halde de yarağım amına daha fazla girip çıkar olmuştu. Zevkli iniltileri ara sıra küçük acı çığlıklarla kesiliyordu.

Benden durmamı istediğinde bir süre yarağım amında olduğu halde bekledim. “Böyle biraz acıdı!” dediğinde, “Tamam!” diyerek indirdim yere. Bu kez yataktan destek alarak domalmasını istedim. Ellerini dayayıp bacaklarını iki yana açtı iyice. Yarağımı avuç dolusu tükürükleyip amına yerleştirdim ve bastırdım. “Ihhhh!” diye derin bir inilti çıktı ağzından. Yavaş yavaş pompalamaya başladım. Bunun son pozisyonumuz olduğunu anladım, çünkü kendime hakim olsam da boşalmaya yaklaşmıştım artık.

Kalın, etli belinden kavrayıp yüklenmeye başladım amına. Kasıklarım ve şişkin taşaklarım kasıklarına, kalçalarına çarptıkça odada yankılanan sesler de artıyordu. ‘Şop şop!’ seslerini Aliye Hanımın, “Ihhhh, ayyy, ahhhh!” sesleri bölüyordu. Sallanan ve iyice sarkan memeleri dairesel hareketlerle oynuyordu. Omzuna inen saçlarına asılıyordum ara ara. “Orospum benim, yaşlı orospum, harikasın!” demeye başladığımda Aliye Hanım ıkınmaya başlamıştı. Yarağım dibine kadar girip çıkıyordu yıllanmış amına. Şişmiş taşaklarım onun memeleri gibi oynuyordu.

Bembeyaz göt yanaklarına tokatlar atmaya başladım. Aliye Hanım ise başı öne eğik halde inliyor, ahlıyor, uhluyordu durmadan. “Benim yaşlı orospum, işte böyle, harika, işte böyle!” diye diye sonunda boşalmaya başladım. Kendimi kaybetmiş halde yükleniyordum amına. Döllerim amından kasıklarına akıyordu.

Amından çıktığım zaman göt yanakları ve kasıkları kızarmıştı. Yarağımın kafası ise bir patlıcan gibi morarmıştı. Aliye Hanım yavaşça doğruldu. “Uhhh, bitti mi?” dedi gülerek. Sarı saçlarını geriye atıp alnımdaki teri sildi. “Bitti, ama sen de terledin iyice!” dedim. Gerçekten de sırılsıklam olmuştuk. Hava zaten sıcaktı, bir de kapıyı kapatınca içerisi hamam gibi olmuştu. “Hele şükür!” dedi yatağa oturup.

“Böylesini de ilk defa görüyorum, ne kadar uzun sürüyor senin boşalman?” dedi şaşırmış gibi. “Yılların deneyimi olunca böyle oluyor!” dedim. Sağ elini arkaya koyup bacak bacak üstüne attı. “Valla şekerim çok iyisin, ama yoruldum valla. Kolay değil bu yaştan sonra. Ama sayende bu yaşımda kadın olduğumu hissettim. Bunun için teşekkür ederim sana!” dedi.

Elinden tutup kaldırdım. Yerde duran saten geceliğini giyindi. Kasıklarında kalmış döllerimi ise uzattığım atletimle sildi. Oturunca yatağın üstü de dölden nasibini almıştı. “Ben bunları sabah yıkarım!” deyince, “Ya bırak şimdi, bunları düşünme!” diyerek kendime çektim. Dudaklarını emdim uzun uzun.

Öpüşmemizin sonunda, “Sende böyle yarak varken karın ayrılmakla hata etmiş!” deyince, “Huy kötü olunca yarak ne yapsın!” dedim. “Hiç jigololuk yaptın mı?” diye sordu bu sefer. “Yok be, nerden çıkardın. Seninle oldum diye jigolo mu sandın beni?” dediğimde, “Yok, yanlış anladın beni. Seninle para karşılığı beraber olmayı kabul edecek birçok kadın tanıyorum!” dedi yanıt olarak. “Etrafımda öyle bir sürü kadın var, ama seni onlara kaptırmaya hiç niyetim yok tabii ki!” dedi sonrasında.

Son kez dudak dudağa öpüştükten sonra kapıyı açıp çıktı. Ara kapıdan kendi dairesine geçecekti, ama az sonra yüzünde korku dolu bir ifadeyle geri geldi. “Ara kapı aralıktı!” deyince, “Kapatmamış mıydın?” diye sordum. “Kapatmıştım, ama aralıktı! İclal geçmiş bu tarafa!” dedi. “Uyku hapı içti demiştin hani?” dediğimdeyse, “İçtiğini görmedim, yatağının yanında ilaç kutusunu görünce içtiğini sandım. Allah kahretsin, küçük orospu kandırdı beni. Bizi dinlemiş, adım gibi eminim!” dedi. Sonra da bir şey demeden dairesine geçti.

Cüce İclal annesi ile sikişmemizi yatak odasının kapısında durup dinlemişti…